NİTELİKLİ EĞİTİM VE AHLAK ÇALIŞANIN REKABET YASAĞI

İşverenler, bir süre bünyesinde çalışan ve işi öğrenen, özellikle teknik ve ticari bilgilere sahip olan personellerinin, tam da işyerine verimli olmaya başladığı dönemde işi bırakarak bir rakip şirkette çalışmaya başlamasından haklı olarak rahatsızlık duyuyorlar. Ne yazık ki bu duruma karşı önlem almak ve önlem alınsa dahi ispat etmek kolay değil.

İşçinin çalışmaya devam ederken ki rekabet etmeme borcu, kanundan doğan bir yapmama borcudur. Bu borçtan söz edilebilmesi için ayrıca bir rekabet yasağı şartı konulmasına ya da rekabet yasağı sözleşmesi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

Türk hukukunda iş sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmemesini gerektiren kanunî bir yükümlülüğü ise yoktur. Ancak taraflar iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra işçinin işverene karşı rekabet etmemesini serbest iradeleri ile sözleşme imzalayarak kararlaştırabilirler.

BK m. 348/1’e göre, “… her iki taraf, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile bir iş yapmamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alâkadar olamamasını şart edebilirler.” Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinin konusu, işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonra, kendi adına işvereni ile rekabet edecek bir iş yapmaması, rakip bir kuruluşta çalışmaması, rakip bir kuruluşa ortak olmaması ve ortaklıktan başka bir sıfatla dahi rakip bir kuruluşla ilgisinin olmamasıdır.

Kanun koyucu işçinin korunmasını sağlamak amacıyla, sözleşme özgürlüğü ilkesini sınırlandırarak rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli bir şekilde kurulabilmesi için bazı şartlar aramıştır. Rekabet yasağı sözleşmesinin kuruluş şartları BK m. 348-350’de düzenlenmiştir. Geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesinden söz edebilmek için bu koşulların hepsinin bir arada olması gerekir.

  1. Yazılı bir iş sözleşmesinin bulunmalıdır,
  2. İşçinin İşverenin Belirli Sırlarını (İşletmeyle ilgili iş sırlar, kolaylıkla öğrenilemeyecek olan bir bilginin sır olarak saklanması hususunda işverenin iradesinin olması şartıyla, fiyat tarifeleri, müşteri listeleri, üretim teknolojisi, bankalarla kredi anlaşmaları, yazışmalar, bilgisayar programları, pazar planları, tüketici alanları, hammadde kaynakları, kredi olanakları, işletmenin muhasebe kayıtları, işverene ait olan işçi buluşları, personel planlaması) Öğrenme İmkânına Sahip Olması, müşteri çevresine veya iş sırlarına nüfuz etme imkânına sahip bulunması ve bu nedenle işverenin önemli bir zarara uğraması ihtimali olmalıdır, (rekabet yasağı sözleşmesi anlamında müşteri çevresine ait bilginin tespitinde, müşterilerin ad ve soyadına, sayısına ilişkin bilgi önemli değildir. İşçinin, o işletme ile ilgili olan ticarî ve şahsi ilişkileri bilmesi ve bu bilgiyi kendi adına ekonomik menfaat elde edebilecek şekilde kullanması önemlidir)
  1. Rekabet Yasağının Zaman, Yer ve Konu Bakımından Sınırlandırılması e BK m. 340/a da bu süre üç yılla sınırlanmış, ancak özel hallerin varlığında üç yılın aşılabileceği düzenlenmiştir.

Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür (TBK 446/2). Burada zararın ispatı ve tespiti de yine uygulamada oldukça zor bir husustur.

Bu konuda hassasiyeti yüksek işverenler, geçerli ve mümkün ise hangi iş için hangi sır niteliğindeki bilgilere sahip olacağını açıklayarak bir rekabet yasağı sözleşmesi yapmalıdır. Bunu yanı sıra, işçinin işyerindeki görevini ve bu görev gereği yapması gerekenleri (Görev Tanımı, İş Akışı) yazılı hale getirerek imzası karşılığında işçiye tebliğ etmesi, ispat zorluğunu bir nebze de olsa kolaylaştıracaktır.

Saygılarımla,
Av. Esin BERKER

Yukarıdaki yazım ilk olarak 20.11.2023 tarihinde https://www.ekohaber.com.tr/nitelikli-egitim-ve-ahlak-calisanin-rekabet-yasagi-makale,82127.html adresinde paylaşılmıştır.